hasan tarafından yazılmış tüm yazılar

Ayvalık’ın suyu satışta ve zeytinlikler tehlikede

Uzun zamandır gündemde olan “kartlı sistem”li sayaç ihaleye çıkıyor. Bunun anlamı suyun satışının kapısı aralanması demek. Hasan Bülent Türközen her iki seçimde de kazanma şansı olmayan bir başkan adayıydı. Görülen o ki, sermaye gruplarına en büyük tavizleri vermiş, bu nedenle de sürekli olarak ve de oyunu arttırarak seçilmeye devam ediyor. Aldığı yüksek oyun sermaye gruplarının maniplasyonu sayesinde kendi lehine olduğunu elbette biliyor ve onun için de onların bir dediklerini iki etmiyor. Şimdiye kadar ne kent için, ne çevre için, ne Ayvalık Halkı için ciddi bir iş yapmayan, mevcut sorunların artarak devamına neden olan Türközen, şimdi de suyun satışına son noktayı koyuyor.

Türközen’in gözü yukarlarda. Milletvekili seçilmek istiyor. Türkiye ve Balıkesir’deki politik durumu bilmiyor olsa gerek. CHP’nin Balıkesir’de üçten fazla milletvekili çıkarma şansı yok. O üç sıra da sermaye gruplarına daha büyük hizmetler vermiş kişilere ayrılmış durumda. Bu nedenle Türközen ve Hüsnü Erol fazla heveslenmesinler. İlla seçilmek istiyorlarsa AKP’ye geçmeleri uygun olur. Her ikisinin de böyle bir transfer fikrine soğuk yaklaşacağını zannetmem 🙂 Koltuk gelsin de nereden gelirse gelsin !!

Tekrar hatırlatmak zorundayım gelecek Belediye seçimleri Ayvalık’ta yalnızca “koltuk” için yapılacaktır. Boş bir kasa, bütün hizmetleri özelleştirilmiş bir idare. Hiçbir karar ve yetkisi olmayan bir belediye. Herşey şimdi olduğundan daha açık ve net olarak para babalarının olacak.

Belediye Meclisi suyun satışına “evet” derse politik duruşları ne olursa olsun ağır bir insanlık suçu işlemiş olacaktır.

Bununla birlikte bilinmelidir ki Ayvalık Halkı er ya da geç  su hakkını geri alacak suyu uluslararası şirketlere peşkeş çekenler ve bu konuda sessiz kalanlar hesap vereceklerdir.

Enerji Bakanı dedi ki “su insan hakkıdır dersek herkese bedava su vermek zorunda kalırız” biz sayın bakandan daha fazlasını da talep ediyoruz. Su hayatın kendisidir. Yalnızca insanlara değil, hayvanlara, bitkilere, küf ve mantarlara da hayat verir.  Bu nedenle “su insan hakkıdır” talebi bile yeterli bir talep değildir.

Sayın Bülent Türközen Enerji Bakanı gibi düşünüyor. “Herşeyin bedeli vardır, Ayvalık’ta yaşamak ayrıcalıksa herkes bu ayrıcalığın bedelini ödemelidir. Parası olmayan Ayvalık’ı terketsin”

Biz böyle düşünmüyoruz. Ayvalık’ı terketmeyeceğiz, suyumuzu sattırmayacağız.

Öte yandan gerek maden yasası gerekse zeytin yasası aracılığı ile Madencilere, taş ocaklarına, büyük sanayi işletmelerine yol açılmaya çalışılıyor.

Zeytin yasasına eklenecek cümle şöyle: “Bakanlıkça tespit ve ilan edilen zeytinlik sahaları içinde zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin üreme ve gelişmesine mani olmayacağı Çevresel Etki Değerlendirme sürecinde belirlenmiş olan madencilik arama ve işletme faaliyetleri ile bu faaliyetlerle ilgili tesis ve altyapı tesislerinden ibaret geçici tesisler ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesisleri yapılabilir ve işletilebilir.” Yerel olarak Ayvalık Belediyesi’nin yaptığını merkezi idarede AKP yapıyor. Bu yasa çıktıında Ayvalık’ta turizmin rant alanına giren bir tek ağaç kalmaz, ayrıca ne demek “yenilenebilir” ?? Barajlar da buna dahil mi? “ÇED raporu olan işletme” denmiş biz ÇED raporlarının nasıl alındığını Karaayıt örneğinden gayet iyi biliyoruz.

Bunu bilin ki bu yasa çıkarsa  bölgemizdeki zeytinlerin en az yarısını kaybederiz.

Bu yasalardaki değişikliklerden derhal vazgeçilmelidir.

Yerel ve Merkezi idareler tencere ve kapak gibi. Hepsine karşı mücadelemiz sürecek.

Hasan Cengiz Yazar

Zeytin-Sen Yönetim Kurulu Üyesi

Altınova bitiyor

Madra Çayı'non bir zamanlar denize kavuştuğu yer. Hızla aşınıyor.
Altınova sahilinde muazzam bir tuzlanma var. Görüştüğümüz çevre sakinleri ektikleri herşeyin kuruduğunu belirttiler.
Madra Barajın'ndaki su. Bu su niçin biriktiriliyor?

Biliminsanları Altınova’da bundan 8000 yıl önce tarım yapıldığını belirlemişlerdi. Asıl adı bilindiği üzere Ayazment’tir, Altınova’nın. Ova, Madra Çayı’nın aliviyonları tarafından oluşturulmuştur.  Bundan 15 yıl önce bitirilen ve on yıldır da su tutulan Madra Barajı artık çay yatağına su salmıyor. Böyle olunca Altınova’nın yeraltı suları hızla tuzlanıyor. Denizin  hareketleriyle de sahil aşınıyor. Yeni aliviyonlar gelmeyince toprak kendini yenileyemiyor. Sarımsaklı plajındaki kumlarda bile belirgin bir azalma var. Madra Barajı hangi akla hizmetle yapıldı bilinmez. Civarda daha çok zeytin tarımı var ve zeytin su istmez ! Şehirlerin içme suyu ise hala hazırda artezyenlerden karşılanıyor. Yörede pamuk/pancar da yetiştirilmediğine göre bu barajın amacı ne??

Milyonlarca lira hem de doğal dokunun geri gelmeyecek şekilde bozulmasına yol açtı. Önümüzdeki on yıl içinde Altınova’daki tarımsal üretim ortadan kalkabilir.

Anlaşılan Baraj suyun özelleştirilmesi kapsamında uluslararası şirketlere rant sağlamak amacıyla yapıldı. Bedeli de bizlere ödetiliyor.

Hakkıbey’e dozerle girdiler

Yakında apartmanlar, alışveriş merkezleri de yaparlar. Daha sonra duble yollar, otobanlar. Bu dağların şu çalı çırpının kime ne faydası var.
Mahalli idaremiz itiraf etmiş “Koç’tan para aldık” diye. Bunu biz zaten biliyorduk. Sabancıdan’da para alındığı kesin. Dozerle girmişler işte.

CHP’li mahalli idarelerimiz bizi oyalıyor bu yıkımı durdurmaya kimsenin niyeti yok.

Bu tabloyu alacak Ayvalıklı yok mu?

49X34 cm resim ebat / 66x52 cm çerçeveli ebat
Gittigidiyorda satılıyor 3000 lira 1942 de yapılmış.
FUAT MENSİ DİLEKSİZ
” AYVALIK SAHİLİ ”
KARTON ÜZERİ YAĞLIBOYA
RESMİN ARKA
RES. KEMAL BENLİOĞLU’NUN İMZASI YER ALIYOR
ORJİNAL KOLEKSİYONLUK BİR ESER
FUAT MENSİ DİLEKSİZ ( 1880- Tire, 1965 )
idadi ve rüştiyedeki öğrenimini tamamladıktan sonra Fransa’ya gitti. Paris’te Despiau’nun atölyesinde çalıştı. Hocasının ölümü üzerine v. Marcuchi’nin atölyesine geçti. Almanya, italya ve yunanistan’da serbest sanatçı olarak yaşamını sürdürdü. Makedonya ve batı trakyada vatani görevler üstlendi. Trablusgarp’ta milis kuvvetleri kurarak düşmana karşı savaştı. Birinci dünya savaşının bitiminde mısır çöllerinden kaçırdığı çok miktarda altın varlığını ve belgeleri hükümete teslim etti. Dönüşte ingilizlere tutsak oldu, tutsaklıktan kurtulunca da, Avrupaya geçti. izmire yerleşti. Çanakkale zaferini simgeleyen izmir poligonunda  diktiği ilk heykel 1919 da yunanlıların izmir i işgali sırasında tahrip edildi. Kurtuluştan sonra izmirde yapılan Atatürk heykelinin yapımı sırasında Canonica ile çalıştı. Bu çalışma, italyan sanatçının Avrupa’da oluşturduğu heykel çalışmaları sırasında da sürdü.
Yurda dönüşünde , izmir ve yöresinin ( aydın, bergama, dikili, ayvalık ) doğal güzelliklerini tuvallerine yansıttı. Yaşamının sonuna doğru Tire’de yalnızlığa çekildi.
İzlenimci anlayışta çalıştığı peyzaj ve ölü doğa resimlerinin yanında, heykel sanatıyla yoğun biçimde ilgilendi. izmirde çanakkale zaferini temsil eden Mehmetçik Heykeli, İzmir Milli Kütüphane ve Vidinli Teyfik Paşa Büstü, izmir fuar alanındaki anıt, bu dalda gerçekleştirdiği başlıca yapıtlardır.

Hasan Bülent Türközen milletvekilliğine aday mı oluyor?



Kasabamızdan en son Nejat Sarlıcalı’yı yollamıştık meclise. Bir iş de yapmamıştı. Boşa zaman geçirip gelmişti Ankara’da.

Hasan Bülent Türközen de “yaptıklarının yapacaklarının teminatı olarak” mebus olmayı kafasına koymuş anlaşılan.  Bir askeri darbe gerçekleşseydi Hasan Başkan’ın işi kolaydı.  Ama maalesef normal bir seçime gidilecek. Öncelikle Baykal’ın gözüne girmek lazım. Bunun yollarını biz anlatacak değiliz Bunca zamandır artık yeterince öğrenmiştir artık.

Gazetelerdeki demeçlerine bakıldığında Hasan Başkan’ın hayatında ilk defa gazete filan okumaya, memleket ve dünya sorunlarıyla ilgilenmeye başladığını görüyoruz. Eh elli yıllık açık kolay kapatılamaz ama yine de iyi niyetli bir çaba.

Son olarak Karaayıt’da tereddütü bir yana bırakıp net tavır aldıydı madene karşı “madenin çöplerini vidanjörle aldırcağıma dair söz verdiğimi ispat edin istifa ederim” demişti. Biz de inanmıştık.

Hasan’ın kankası Hüsnü olaydan pek memnun değil anlaşılan. Bölgemizden bir de Mehmet Akif Öznal hevesli görünüyor milletvekilliğine. Hitabet gücü kuvvetli. Öyle ki TKP’nin bir toplantısında genel başkanı Deniz Baykal’ı hararetle savunarak puan kazanmıştı.

Kenan Evren’in dediği gibi bunlar hep “heves”, heveslerini alsınlar bırakırlar.

Hasan Başkan verdiği demeçte “milletvekili seçilsem bile Ayvalıkla ilgili mesuliyetim devam edecektir” demiş. Buna da inandık. Hele bir satılacak Bir şey kalmasın, Ayvalık’ta belediyeye ait tüm kamu mal ve hizmetlerini şirketlere devretsin, zaten başkan olmasına da gerek yok.

Hizmetlerin en büyüğünü yerine getirmek için Ankara yollarına çıkacak başkanımız.

para durumu

Ayvalık’ta suyun satışında son adımlar

Geçen yıl Belediye Meclisi suyun “kartlı sistemle” satışı için karar vermişti. Bu karar yıl başından bu yana adım adım uygulamaya sokuluyor.

Ulaşımın özelleştirilmesi büyük ölçüde tamamlanmıştı bilindiği gibi. Belediyenin kasası fakirleşmişti. Şimdi de suyun önce kartlı sistemle satışı daha sonra özelleştirilmesi planlanıyor. Hasılı şu an sıfır düzeyinde olan belediye bütçesi birkaç yıl içinde eksiye düşecek.

Yıllardır yapılan tahmin tutacak sanırım : 2014 seçimlerinde belediye başkanlığı yalnıza sembolik bir şekilde seçilecek. Ayvalık’ı para babaları dolaylı olarak yönetmeyi bırakıp doğrudan yönetecekler. Eh bu da burjuva doğrudan demokrasisi 🙂

Midilli’de üç anarşist

Midilli’de üç anarşist evvelki gün yapılan genel greve destek için gösteri yaptılar. Yunanistan’da milliyetçi ve stalinist sol II.dünya savaşındaki karşı-devrimci tutumları yüzünden sağ partiler olarak görülüyorlar ve kabul görmüyorlar.

Anarşistler ve resmi olmayan marksist grupların ise büyük bir saygınlığı var. Geçen yılki büyük protestolarda stalinist KKE olay çıkaranları “çapulcular” olarak nitelemişti.

Madencilerin Karaayıt’taki yalanı ortaya çıktı

susuz dere
Burada gördüğünüz dere Karaayıt köyünün girişi. Sel suyu ilerdeki tepenin arkasına gidiyor. İlerdeki tepede ise maden tesisi var.

Bu dere yazın kuru. O yüzden madenciler “burdan su akmıyor baraja

Burası ise madenin bulunduğu tepenin arkası. Bu dere doğrudan baraja dökülüor. Yanda gördüğünüz toprak yığını ise madenin pasa (atık) dökeceği yer.

giden pislik yok. Burayı maden atıklarını doldurmak için kullanacağız” diyorlardı. Fotoğraflarda bunun yalan olduğu gözüküyor.
Bu sular doğrudan baraja gidiyor. Yani bizim çeşmelerimizden akacak olan baraja. Yandaki büyük yığınlar ise madenin “pasa” döküm yeri. Yorum size kalmış.

Ayvalık'ta Sağcılık ve Solculuk

Şehrimizde tıpkı ülke genelinde olduğu gibi evrensel anlamından çok farklı anlamlara denk geliyor sağcılık ve solculuk kavramları. Hatta Ayvalık öyle özelliklere sahip ki ülkemiz genellemelerinden çok farklı şeylere rastlayabiliyoruz.

Mesela Ayvalık’taki en önemli sağcılar kimlerdir ?

Sermet Muter, Ahmet Tüfekçi, Recep Esen, Ali Nedim Güreli, Mehmet Sıray ve şu an aklıma gelmeyen bir dizi insan.

Peki en önemli solcular kimlerdir ?

İzzet Aygüner, Hikmet Denli, Ceynur Karagözoğlu, Hüsnü Erol, Hasan Bülent Türközen  ve yine şu an aklıma gelmeyen bir dizi insan.

Sağcıların sağcı oldukları konusunda kendilerinin itirazı, başkalarının da kuşkusu yok. Ama ya solcular ?

Solculuğun ana değerleri

1- Ezilenlerden yana olmak

2- Enternasyonalist olmak

diye tanımlanır çağımızda.

Bu saydığımız solcu olduğu iddia edilen kişilerin bu değerlerle uzaktan yakından hiçbir ilişkisi olmamıştır. Aslında sol değerler bu kişiler yüzünden yıpranmaktadır da diyebiliriz.

Olan biteni ancak tarihsel temelleriyle anlayabiliriz.

En önemli tarihsel olay Ayvalık için Mübadele’dir. Mübadele karşısındaki tutum kişinin politik tavrını da anlatır. Şöyle ki:

Mübadele ile gelen kişilerin bazılarına cumhuriyet hükumeti kendi eliyle bir burjuvazi yaratmak amacıyla büyük topraklar bahşetmiştir. Bazılarına ise “zeytinleri kime toplatacağız yahu” denilerek bir şey verilmemiştir. Yani “burjuvazi” ve “proletarya” devlet eliyle yaratılmıştır. Mübadele zenginleri cumhuriyet hükumetinin yanında yer almış ve her zaman CHP’yi desteklemiştir. Buna karşın mübadele yoksulları hep muhalif olmuşlar, Serbest Fırka, DP, AP gibi partilere oy vermişlerdir. Hatta MHP’ye meyledenlerin önemli bölümünün hem çok yoksul olmaları,  hem de  günlük yaşamlarında Yunanca konuşmaları,  ama boyunlarında üç hilalli kolye taşımaları kendileri açısından bir çelişki teşkil etmemiştir.

Ahmet Tüfekçi işte bunların bilinç altlarının dışa vurumu olarak sahneye çıkmıştır.

Ahmet Tüfekçi’nin siyasi destekçilerini kendisine çekebilecek esas siyasi çekim merkezi bu yüzden CHP ve türevleri olamaz. Ama gerçek bir sol hareket bu zemini kendisine çekebilir.

Gerçek bir sol hareket için CHP’nin kitlesi Ayvalık’ta probaganda hedefi bile olamaz.