Bakü: “No land for poor men”

Çiftçi-Sen tarafından uluslararası bir toplantıya katılmak için yollandım Bakü’ye. “Nasıl bilrdin?” diye sorarsanız, pek bildiğimi de söyleyemem Bakü’yü. İlkokulda bize öğretilen Orta Asya efsanelerinin başlangıç yeriydi belki, Türkçe’ye hem benzeyen hem de benzeyemeyen bir dilin ve o dildeki şarkıların başkentiydi. Sonra Şevket Süreyya Aydemir’in tarihi anlatılarında ismi geçen bir yerdi. Tabii Enver Paşa, Doğu Halklar Kurultayı, Ziyaovnev, Sultan Galiyev vs.

Hazar Denizi’nin kıyısındaydı ve ben oraya gidinceye kadar bu denizin “tuzlu” olduğunu bilmiyordum.

Uzaktan bakıldığında Bakü bizim İzmir’e benzeyebilirdi, elbette güneşin denizden doğması koşuluyla.

Bakü'den bir görgüzlük örneği Sağda bir zamanlar soldakinden çok daha muhteşem bir idari bina varmış. Şimdi yıkılmış. Onun yerine bu beton yığını yapılmış.

Erivan’a giderken o şehir hakkında hiçbir şey  bilmiyordum, Bakü’ye giderken ise bildiklerimin artık geçmişe ait şeyler olduğunu gördüm.

Bir de elbette mekanı Bakü olan hiç öykü, roman okumamıştım ve film seyretmemiştim. Belki yeterince yazılmadığı ya da Türkçeye çevrilmediği için bir yabancılık çektim.

Bizim Hasan Bülent Türközen ya da Kadir Topbaş’ın heryerde olduğuna kesin olarak inandım.  Adnan Menderes ve Tayyip Erdoğan’ın da elbette !

Bütün bunlar geçmiş uygarlıkların kalıntılarına ve bugün dahi yaşayan değerlerine büyük bir kıskançlıkla ve aşağılık duygusuyla bakıyorlar ve bu nedenle, Ermenilerden, Rumlardan ne kaldıysa yıktılar-yıkıyorlar, yok ettiler yok ediyorlar. Şimdi o anlayış İlham Aliyev kılığında Bakü caddelerinde dolaşıyor.

Şöförümüz “Aliyev buyurdu bütün bu köhne binalar yıkılacak yerine çok katlı modern binalar yapılacak, Allah onu başımızdan eksik etmesin” dedi. Biz de “bu binalar ne güzel” dediydik. O zaman şöför : “O zaman son bir defa bakın” dedi. Güzelim şehre. 6 milyon insanın yaşadığı her bir taşı tek tek insan eliyle işlenmiş bir sanat eseri parça parça petro-dolarların desteğiyle görgüsüzlük, açgözlülük, kültürel değerlere duyulan kıskançlık ve aşağılık duygusuyla yok ediliyor.

Fiyatlar çok pahalı. Sokaklar son model pahalı otomobillerle dolu. Türkiye’de en gözde mağazalar, Bakü’nün arka sokaklarında kendilerine yer bulmuşlar ancak! “Yerli Malı” diye birşey yok. Dostlarınıza bir hediye bile alamazsınız, çünkü malların hemen hepsi yurtdışından gelmiş ve oralardan daha pahalı.

Denizde bir tek balıkçı kayığı, bir tek yolcu kayığı, bir tek gezi teknesi yok. Petrol tankerleri dışında hiçbir deniz aracı yok.

Topraklar anlatıldığı kadarıyla önce kolhoz-sovhozlara aitmiş, 49 yıllığına küçük üreticileri devredilmiş, şimdi ise uluslararası şirketler bunları ele geçiriyor.

Hazar Denizi kıylarında birkaç sıra zeytin ağacı görülüyor, sonra uçsuz bucaksız alanlarda petrol kuyuları. Petrol kokusu şehri dolduruyor.

Savaş çıkaracak sanırım Aliyev. Petrol çok para çok, arkada ABD karşısında Azeri nüfuslu olan İran ve de fakir Ermenistan var. Aliyev’den bahsederken insanlar korkuyor.

Ortalıkta seyyar satıcı

buy-levitra-usa.com

, dilenci ve serseri yok. Ortalıkta yoksullar yok. Elbette yoksullar var, ama onlara burada yer yok.

Önde Bakü Caddesi arkada Hazar Denizi