Oppenheimer ve Galileo Galilei

Oppenheimer filmini izledim. Sanırım yaşamımda ilk defa
bir filmi vizyona girişinden hemen sonra izledim.
Estetik yanında değineyim önce.
Üç Saatlik filmin birkaç sahnesi dışında tümü
diyologlardan oluşuyor. Benim gibi ingilizcesi zayıf olup altyazı takibi yapmak zorunda olanlar açısından çok sıkıntılı. Oppenheimer’in yaşamı üç ayrı dönemde paralel kurgulanmış.
Atom bombasının geliştirilmesi ve kullanılması bir gerilim ögesi olarak ele alınmış, bunun sonrasında ise Oppenheimer’in “komünist faaliyetleri” ve “ajanlık” iddiası ile açılan soruşturma komisyonlarının çalışmaları aktarılmış. Komisyon çalışmaları siyah-beyazken diğer bölümler renkli.
Dönemi çok iyi bilmek, isimleri, tarihleri ve ilişkileri çok iyi bilmek gerekiyor. Özellikle genç kuşak için takibi imkansız gibi.
Oyuncu performansları ortanın üzerinde. Bilim camiasındaki ağır atmosferi biraz anlatıyor.
Oppenheimer’in tutarsız, iki yüzlü kişiliği bir nebze anlaşılıyor. “Ama zaten herkes biraz karaktersiz” demeye getiriliyor.
Buradan filmin anlattığı “olay”a geçelim.
Sonuç olarak 200 binden fazla insanı öldürecek bir bomba yapılıyor. Tek seferde ve birkaç saniye içinde. Bunun ötesinde dünyanın sonunu getirecek bir bomba bu.
Oppenheimer burada etik bir sorunla karşı karşıya. O kadar da olsun yani. Dünyanın sonunu getirmekten bahsediyoruz tereyağının içine patates püresi katmaktan değil.
Her nedense kahramanımız bütün herşey olup bittikten, Truman’ın karşısına çıkıp “sulugözlülük” yaptıktan sonra anlıyor ne yaptığını.
FBI boşuna şüphelenmiş. Oppenheimer komünist falan değil. (Marx’a ait olduğunu iddia ettiği ifade de Marx’a ait değil gerçi.) Hatta kendi alanı dışında pek de akıllı biri de değil. Yapmakta olduğu bombanın dünyanın sonunu getireceğini nasıl olup da düşünemez?
Basit laf “bu bombadan herkeste olursa kimse bunu kullanmaya cesaret edemez, savaşlar sona erer”. Son 80 yıl bu fikrin yalanlanması adeta.
Hollywood Amerikan savaş makinasının probaganda dairesi gibi çalışır çoğu zaman.
Şimdi dünya çapında Rusya ve Çin’le yani nükleer silahı olan iki kuvvetle gerilim yaşıyor ABD. Burada alttan alta nükleer silahların gerekliliği ve kullanımının meşruluğu ifade ediliyor.
Burada durup Brecht ne derdi bu durumda? diye sorasım var.
Mesela Galileo Galilei’de tartışılan tam da bu değil mi? Orada Galileo bilimi inkar ettiği için etik dışı bir davranış gösterir. Söylenmesi gerekeni gereken zamanda söylemesi gerekir ama söyleyemez. Korkar.
Oppenheimer da burada vaz geçmesi gerektiği anda korkar, vaz geçmez. Etik dışı davranır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir