Yeni Dönemde Ayvalık-1


Neoliberal döneme ve onun çözülüşüne Ayvalık gibi küçük bir kasabada tanıklık etmek de aslında farklı bir deneyim. Son 30 yılda ekonomide, siyasette, toplum ilişkilerinde çözülme; doğanın tahribi demografik hareketler kültürel ve insani erozyon… nerden bakarsanız bakın Ayvalık 30 yıl öncekinden çok farklı bir kasaba artık. Şöyle denebilir: daha önceki ve daha önceki 30 yıllarda bu kadar bütyük bir farklılaşma yaşanmamıştı aslında.

Dünya ve Türkiye de elbette benzer bir durumla karşı karşıya. “Katı olan herşey hızla buharlaşıyor

buy kamagra 100mg

, yeni olan herşey hızla eskiyor”.

Siyasal islam Türkiye’de emperyalist kapitalist tahakkümün tek sürdürülebilir siyasi formu haline geldi. Bu durum büyük bir kırılganlığa yol açıyor.

Ayvalık’ta özelleştirilmedik yer kalmadı elbette. Son 20 yıldır tabiat parkının imara açılması ve yağmalanması gündemde. Eldeki olanaklarla Ayvalık’taki bir avuç duyarlı insanla ancak bu kadar korunabildi herşey. Geri kalan heryer ranta açıldı yağmalandı. Son 30 yılın belediye yönetimleri şu veya bu şekilde bu yağmaya göz yumdu, çanak tuttu veya bu yağmayı teşvik edip birilerine rant sağladı. Bu durum Ayvalık Halkı’na “kadri mutlak” bir hal olarak yutturuldu.

Elbette başka bir seçenek, başka bir Ayvalık mümkün. Başka bir dünya ve Türkiye nasıl mümkünse öyle mümkün.

Ayvalık’ta artık yerel yönetimi eskiden olduğu gibi birkaç “kasaba eşrafı” belirlemiyor. Uluslararası bağlantıları olan zeytinyağı, finans, inşaat ve turizm şirketleri belirliyor. Bu durumda belediye yönetimleri sıradan birer uygulayıcı olarak işlerini yapmak zorundalar. Zeytinyağı, finans, inşaat ve turizm gruplarına rant paylaşımının en önemli merkezi Ayvalık Belediyesi oluyor. Nedeni çok basit: imar-inşaat planları, su-kanalizasyon-yol-liman vs yatırımları belediye eliyle yürütülüyor. İşin içine son dönem giren maden şirketleri ise bu rant ortaklığına alternatif bir mecra oluşturuyorlar: Bilek güreşi yaşanıyor aralarında. Siyasal islamın kültürel hegemonyasının Ayvalık’ta fazla ortada görülmemesi, hegomonyanın “dışsal” bir his olduğu yanılsamasına neden oluyor.

Mesut Ergin aslında bu “dışsal” kuvvetlerle pazarlık yürütebileceğini, karşısındakilerin iktidarı paylaşmaya yatkın oldukları ham hayalini yaşıyor. Ama yanılıyor. hegemonyaya kendisi “uğruyor”. Siyasal islam saf değil.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir