Yaşamı Kucaklayarak İşgali Reddetmek

Filistin’de zeytin hasadı başlıyor. Akdeniz’in en önemli zeytin kaynaklarından biri olan Filistin’de zeytin üreticileri köylerinden edilmelerine, utanç duvarının ve illegal yerleşimlerin inşası için zeytinliklerinin buldozerlerle yerle bir edilmesine, su kaynaklarının radikal yerleşimciler tarafından zehirlenmesine ve yoksulluğa rağmen ve tüm bunlara inat tüm dünyadan ve İsrail’den dayanışma gönüllüleri ile birlikte zeytin tyoplamaya hazırlanıyor.
Uluslararası Dayanışma Hareketi tarafından tüm internet kanallarında çağrısı yapılan zeytin hasadı, Filistin halkının topraklarına duyduğu tarihsel ve ekonomik bağlılığın yanı sıra İsrail hükümetinin savaş ve işgal politikalarına karşı bir direniş biçimi olmayı sürdürüyor. Kültürel bir ritüel haline gelen hasat, bu dayanışma ile her yıl bir direniş şenliğine dönüşüyor.

Geçen yedi yılda, engellemeler ve kuşatmalar nedeniyle zeytin hasadındaki verim gözle görülür biçimde düştü, üreticilerin pazara ulaşmaları bir yana çoğu zaman kendi zeytinliklerine ulaşmaları bile kontrol noktalarındaki saatler süren aramalar nedeniyle mümkün olamadı. 2000 yılının Eylül ayından bu yana duvarın ve illegal yerleşimlerim inşası için sökülen zeytin ağaçlarının sayısı yarım milonu geçti. Bir tarım toplumu olan Filistin’in yaşama kanalları bu şekilde tıkanmaya çalışıldı. İşte bu yüzden her yıl uluslararası dayanışma gönüllüleri Filistin’deki zeytin hasadı için bir araya geliyor.
Zeytin Hasadı Kampanyası, Filistinli ailelerle bir arada olabilmek için, “gerçekte” neler olduğuna tanık olabilmek için önemli bir olanak sağlıyor. Aynı zamanda pek çok uluslararası gönüllünün olması, zeytin hasadı sırasında Filistinlilere saldırılarda bulunan radikal yerleşimcileri engelliyor. 2006 hasadı, İntifada’dan bu yana zeytin hasadında hiçbir çiftçinin ölmediği ilk yıl oldu. Geçen yıl meydana gelen tek olay uluslararası bir dayanışma gönüllüsünün bulunmadığı bir anda bir zeytin üreticisinin şiddetli şekilde dövüldüğü durumda yaşandı. İsrail’den ve dünyanın dört bir yanından gönüllülerin varlığı, Filistinlilere hak arama mücadelelerinde umut veriyor.

İki günlük bir eğitimden sonra zeytin hasadına girişen gönüllüler, Filistinli ailelerin evlerinde ya da uluslararası barış kamplarında kalıyor ve zeytin hasadı dışında Batı Şeria’da İsrailli ve Filistinli barış güçlerinin utanç duvarına ve kontrol noktalarına karşı yürüttüğü eylemlere katılıyor.

Bu yıl yapılacak Zeytin Hasadı-2007 kampanyası, Filistinli ve İsrailli gönüllüler başta olmak üzere uluslararası eylemcilerin Uluslararası Dayanışma Hareketi aracılığıyla Filistin işgali ile ilgili farkındalığı artırmanın ve şiddetsiz eylem yöntemleriyle mücadeleye destek vermenin bir yolu. Filistinli zeytin üreticileri ve uluslararası eylemciler, bu işgalin bitmesi ve o duvarın yıkılması gerektiğini daha yüksek sesle haykırabilmek için herkese çağrı yapıyor. Ekim2de yapılacak hasada katılmak için hala şansınız var. Ayrıntılı bilgi, yolculuk ve konaklama bilgileri için: www.palsolidarity.org

Ayvalık Tostu: Bir Fast food’un fast tarihi

alidutlu

Ayvalık Tostu’nun mucitlerinden Ali Dutlu ile konuştuk. Hikayesi şöyle.

“Ayvalık Tostu’nun en önemli özelliği ekmeğidir. Ayvalık’ın özgün tatlarından birisi de nohut mayasıyla yapılan Simit Ekmeğidir. İşte bunu 1983 yılında en iyi yapan fırın Hüseyin Sargın’a ait olan fırındı. Bu Fırında çalışan Karadenizli bir usta bu hamuru ve Kozak (Bergama) yöresinin pekmezini de kullanarak bir tost ekmeği yaptı. Ben de bu tost ekmeğini kullanarak kendi geliştirdiğim pişirme yöntemi ve malzemelerle bu tostu yapıp satmaya başladım. Önce Ayvalık’ta yaygınlaştı, daha sonra yerli turistler eliyle tüm Türkiye’ye. Şimdi kullanılan tost ekmeği bizim kullandığımız tost ekmeğine biçim olarak benziyor ama içindekiler farklı.”

Ali Dutlu, halen Ayvalık’ta yaşıyor. Postanenin arkasındaki tost büfesinde tost yapıp satıyor. Biz Ayvalıklılar bizden önceki kuşakların yediği o güzel tosttan yemek istemez miyiz? Tostumuzu isteriz !!!

Ayvalık Tostu: Bir Fast food'un fast tarihi

Ayvalık Tostu’nun mucitlerinden Ali Dutlu ile konuştuk. Hikayesi şöyle.

“Ayvalık Tostu’nun en önemli özelliği ekmeğidir. Ayvalık’ın özgün tatlarından birisi de nohut mayasıyla yapılan Simit Ekmeğidir. İşte bunu 1983 yılında en iyi yapan fırın Hüseyin Sargın’a ait olan fırındı. Bu Fırında çalışan Karadenizli bir usta bu hamuru ve Kozak (Bergama) yöresinin pekmezini de kullanarak bir tost ekmeği yaptı. Ben de bu tost ekmeğini kullanarak kendi geliştirdiğim pişirme yöntemi ve malzemelerle bu tostu yapıp satmaya başladım. Önce Ayvalık’ta yaygınlaştı, daha sonra yerli turistler eliyle tüm Türkiye’ye. Şimdi kullanılan tost ekmeği bizim kullandığımız tost ekmeğine biçim olarak benziyor ama içindekiler farklı.”

Ali Dutlu, halen Ayvalık’ta yaşıyor. Postanenin arkasındaki tost büfesinde tost yapıp satıyor. Biz Ayvalıklılar bizden önceki kuşakların yediği o güzel tosttan yemek istemez miyiz? Tostumuzu isteriz !!!

Dolmuşçuluk Çözüm Mü?

Ayvalık Belediyesi özelleştirmelere devam ediyor. Geçen yıl açılan dolmuş hatları belediyenin ulaşım işletmesini çökme noktasına getirdi. Kamuya ait olan imtiyazları sırf birkaç oy kazanacağıö diye birilerine devrediyorlar. Bunun sonu Küçükköy Belediyesi’nin yaptığı gibi birkaç yıl sonra “zarar ediyor o halde özelleştirelim” demek olacaktır.

Özelleştirme insanlığın son iki yüzyılda yarattığı tüm toplumsal kazanımları ortadan kaldırma saldırısıdır.

Toplu ulaşım sosyal bir haktır. Devredilemez. Satılamaz.

Hele hele dolmuş !!!

Denizi niye kullanmıyorsunuz? Demiryolunu, tranvayı, troleybüsü niye “ütopya” ilan ediyorsunuz?

Kent ulaşımına bulduğunuz çözüm “dolmuş” oluyor.

Bu belediyeclik değildir.

Bu şehircilik değildir.

Bu, bu ülkeden nefret etmenin işaretidir.

Bu neo-libralizmdir. Vahşi kapitalizmdir.

Bu “demiryolu komünist işi” diyen Özalizmdir.