2011 Genel Seçimlerinde Ayvalık

Parlamenter sistem ne derece demokratikse, ancak o kadar demokratik olabilen bir seçime gidiyoruz.

Burjuva devrimleriyle dünya ölçüsünde yaygın olarak “demokrasinin biricik göstergesi” sayılan parlamento seçimleri geldi çattı.

Benim için yönetme/yönetilme gibi kavramlar bile ortadan kaldırılması gereken şeyler olduğundan, bizi yönetecekleri belirli bir süre için ve belirli yetkilerle seçmek son derece sorunlu.

 

Türkiye’deki eksik-hatalı biçimi boş verip, mesela İsveç’teki “mükemmel” biçimini ele alalım. Bir milletvekili gerçekten neyi temsil eder? Neye göre karar verir? Yasama, denetleme görevlerini hangi kıstaslara göre yapar?

Rüşvet, iltimas, kayırma yok mudur? Bir vekilin seçilmesi için gereken maddi güçler nelerdir ve bunları kimler sağlayabilir?

Tahmin edileceği üzere en mükemmel görünen ülkelerde bile parlamenter sistem baştan ayağa yanlışlarla doludur. İsviçre’de uygulanan kısmi “doğrudan” sistemde ise kararların ve karar alıcıları yönlendirenlerin ne derece tarafsız oldukları, kimin ve hangi çıkarın savunucuları olduklarını ayrı ayrı sorgulamak gerekir aslında.

 

Geçmişin sosyalist uygulamalarında belirli zamanlarda, burjuva demokrasisini aşan bazı hedeflere ulaşılmıştır. Bu konuda haksızlık yapmayalım. Ne olursa olsun, üretim araçları üzerinde özel mülkiyetin olmadığı bir siyasal iklim, önemli olanaklar sunmuştu. Bununla birlikte bu sosyalist deneylerde bu olanaklar iyi kullanılmamış, berhava edilmiştir. Gerek devrimci önderliğin toplumun ortak iradesine ilişkin kuşkulu bakış açısı, gerekse burada sayılması uzun yer alacak diğer nedenler; süreç içinde toplum ile rejim arasındaki yabancılaşmayı arttırmış, sosyalist sistemin kendini yenileme potansiyelini ortadan kaldırmıştı.

 

Yukarıdaki girişi yapma gerekliliğimin, Ayvalık şehrine ilişkin bir değerlendirmenin sınırlarını aştığı düşünülebilir; ama gene de gerekli olduğu fikrindeyim.

 

Yerel seçimlere ilişkin Ayvalık’ı analiz etmek birkaç değişken iyi takip edildiğinde çok kolaydır. 1- Zeytin tröstleri ne istiyor? 2- Arsa-emlak piyasası ne istiyor? 3- Turizm şirketleri ne istiyor? Bu soruları cevaplayan Ayvalık’taki mahalli seçimleri kolaylıkla analiz edebilir.

Genel seçimler ise bütün bu değişkenlerin üzerine bölge, ülke ve tabii dünya çapındaki gelişmeleri de koymak gerekliliği taşıyor.

 

Dünya çapında neo-liberal politikaların çöktüğü, sorgulandığı, vazgeçildiği, karşı çıkıldığı bir döneme girdik. Bizzat bu politikaların savunucuları bile bunu itiraf ediyorlar. Latin Amerika’daki kopuşlar ve nihayet Arap Devrimleri neo-liberal politikaların artık böyle devam edemeyeceklerini gösterdi.

AB içinde öncelikle, Yunanistan, Portekiz ve İrlanda’yı vuran, şimdilerde de İspanya’yı vurma emareleri gösteren kriz artık yeni bir döneme girdiğimizi bize anlatıyor.

 

Türkiye’deki egemen sınıflar ve onların bizatihi temsilcisi düzen partileri henüz bu gidişin farkında değiller.

 

Bu yüzden bazı sosyalist parti ve kişileri bir yana bırakırsak, parlamento seçimlerinde aykırı bir sese rastlamak imkansız.

 

Neo-liberal politikaların Ayvalık’taki en önemli yansımaları nelerdir?

 

1- Toprak Ayvalık’ta bir tarımsal/doğal üretim aracı olmaktan çıkarılmış, inşaat firmaları ve turizm rantiyecileri tarafından bir yatırım aracına çevrilmiştir. Bu da yoksul Ayvalıklıları gün geçtikçe ekonomik/siyasi hayatın dışına itmiştir/itmektedir. Ayvalıklar yoksulluk ve açlık sınırında inmişlerdir.

2- Zeytinlikler çeşitli nedenlerle birkaç kişinin elinde toplanmış, bu da daha önce nispeten daha adil olan gelir adaletini muazzam derecede bozmuştur.

3- Şehrimizden gençler göç etmekte, şehrimiz ise Kürt meselesinden kaynaklı nedenlerle kısmen göç almaktadır. Bu da büyük bir ekmek paylaşımı sorununu gündeme almakta

buy kamagra 100mg

, etnik çatışmaya önemli bir zemin hazırlamaktadır.

4- Komili’nin işçileri işten atıp, yerine taşerona bağlı işçileri almasıyla başlayan (1992) süreç artık tamamlanmış. 30 bin nüfuslu kasabamızda, birkaç kamu kurumu dışında tüm işler taşeronlar tarafından yaptırılır olmuştur. Sendikalaşma, Eğitim-Sen, SES gibi birkaç kamu sendikası dışında etkisiz, kağıt üzerinde bir hale bürünmüştür.

5- Ülke çapında üretici birliklerinin tasfiyesini öngören 2000 yılındaki yasayı takiben, Ayvalıklı küçük çiftçi TARİŞ’le olan bağlarını büyük ölçüde koparmış, tüccarın eline düşmüştür. TARİŞ giderek bölgemizdeki muazzam mal varlığını rantiyeye çevirmeye çalışan bir kurum haline gelmiştir.

6- Mübadele sonrası 4 kuşağın artık malların son defa bölünmesi, ya da uygun bir fiyatla başkalarına satılması durumu söz konusudur, bu da Ayvalık’taki demografik/kültürel yapıyı tam olarak sona erdirecektir.

 

 

İşte seçimlere bu atmosferde gidiyoruz.

Hiçbir düzen partisi yukarıda saydığım gerçekleri önüne alarak çözüm önerisi getirmiyor, getiremez de zaten ! Öyle olsa onlara “düzen partisi” denmezdi !

 

Ayvalıklı yaşadığı bu gerçekler, elbette bölge, ülke ve dünya gerçekleri ışığında gidecek sandık başına. Seçmenler ne yazık ki, kendilerini bu açmazlardan kurtaracak olanlara değil, bu açmazları bir biçimde devam ettirecek olanlara oy vermeye koşullu olarak gidecekler sandığa. Bir şey değişmeyecek yani.

Taaa ki kendi geleceklerini kendi ellerine alana kadar.