TEKEL İHTİYAÇTIR !

Sadece tütüncülüğümüz için değil,

sağlığımız için de;


 

Hastalıklara ve sonuçta ölümlere neden olan sigaraya karşı açık bir mücadele 1950’li yıllarda başlatılmıştır. 128 ülkede üretilen, ama dünyanın her köşesinde tüketilen tütünün üretimini ve ticaretini kendi denetimleri altına almak isteyen şirketler, insan sağlığını hiç düşünmeden buradan kazanacakları paralara gözünü dikmekte ve bu amaçla her türlü yol ve yöntemi kullanmaktadır. Amerikan Harvard Üniversitesi daha yeni yaptığı bir çalışmada şirketlerin sigarada nikotin oranını bilinçli olarak arttırdığını ortaya koymuştur. Çalışmada sigaralardaki nikotin miktarının attırılması için tütündeki nikotin miktarının fazlalaştırıldığı ama sigaraların görünümlerinde bu artışı kamufle edecek yöntemlerin de bulunduğu açıklanmaktadır. Üniversitenin dekan yardımcısı Howard Koh; üretilen sigaraların tütün bağımlılığını yaygınlaştırmak için neredeyse bir uyuşturucu/ bağımlılık yaratma aracına dönüştüğünü , bu sigaraları üreten şirketlerin tüketicileri uyarmayarak yanılttıklarını ifade etmektedir. tutun.jpg

Amerikan Hastalıkları Önleme ve Kontrol Merkezi de ABD’ de yaşanan ölümlerin önlenebilir bir numaralı sebebi olarak tütünü göstermektedir. ABD’de yaklaşık yılda 440 bin kişi sigara nedeniyle ortaya çıkan hastalıklardan ölmektedir. (1) Üstelik, bu sonuçlar 1981 yılından sonra sigaraya karşı büyükcadele yürütülen bir ülkede elde edilmiştir. Sigaraya karşı yürütülen kampanyalar ABD’ de ve AB’ de sigara tiryakilerinin sayısında düşmeye neden olurken, şirketler bu açığı gelişmekte olan ve yoksul ülkelere yönelerek çözmüşler ve hatta daha fazla sigara satma imkanı bulmuşlardır. Şirketlerin yürüttükleri sigara tanıtım kampanyalarından özellikle kadın ve çocuklar etkilenmektedir. Örneğin, Türkiye’de yapılan araştırmalarda sigara tiryakisi olma yaşının 10 yaşına kadar düştüğü görülmüştür.

Türkiye toprakları tütün yetiştirmeye uygundur ve Türkiye’de yetiştirilen tütünler uzun yıllar dünyanın aranılan gözde tütünleri olmuştur. Şirketler daha kısa bir sürede bağımlılık yaratan sigaralarına Türkiye’de üretilen tütünleri uygun bulmamaktadır. Geliştirdikleri sigara harmanlarına uygun düşmeyen tütünlerimizin üretimini, denetimini ve ticaretini sağlayan TEKEL onların en büyük engeli olmuştur. Oysa TEKEL çok acılı dönemin sonunda kurulmuş Türkiye için önemli bir kurumdur; devre dışı bırakılması da kuruluşu kadar sancılı ve acılı olmaktadır. Bitirilmesi için harcanan onca çabalara rağmen TEKEL, halen Türkiye tütün pazarının %39 ‘unu elinde tutmaktadır. Alkol bölümü ayrılarak satılan ve daha sonra yabancı dev bir şirketin eline geçen TEKEL’in Sigara bölümünün yok edilmesi için en büyük çabayı sarfeden şirket 2005 yılında toplam sigara satışları içindeki payını %42’ye yükselten Philipp Morris’tir ve dünyadaki sigara tiryakilerinden her altı kişisinden biri bu şirketin sigarasını içmektedir. TEKEL’in özelleştirilmesi için açılan ihalelere kartel oluşturacağı gerekçesiyle rekabet kurulunca sokulmayan şirket, TEKEL’in yok edilmesi veya parçalanarak satılması hedefine neredeyse ulaşmış durumdadır. TEKEL’in önümüzdeki ay ve aylarda parçalanarak satılması için rekabet kurulundan onay çıkmıştır. TEKEL’in yok edilmesi demek insanlarımızın sağlığının çok uluslu dev sigara şirketlerine daha da fazla teslim edilmesi demektir. Tıpkı Tütün Yasasından sonra tütün üreticilerimizin çok uluslu dev sigara şirketlerine teslim edildiği gibi.

 

Her derde deva; tütün

 

1492 yılında Amerikan kıtasının keşfiyle beraber kıta yerlilerinin kullandığı şifalı bitkiler sömürgecilerin ilgisini çekmiş, Avrupa’ya getirilen bu bitkiler büyük bir şaşkınlık, merak ve ilgi yaratmıştır. İşte o şifalı bitkilerin başlıcasıdır, tütün. 1550-1600 yıllaindian.jpegrı arası, tütünün nerdeyse bütün dünyaya doğru yaygınlaştığı ve geniş çapta propagandasının yapıldığı bir dönem olmuştur. Diş ağrısından kansere, susuzluktan açlığa, balgam söktürücü özelliğinden sindirim ve boşaltım sistemi üzerindeki yararlarına, midedeki asitleri ayarlamasından anne karnındaki çocuğun beslenmesine kadar tütünün faydaları bizzat bilim insanları tarafından açıklanmıştır. (2) Görüldüğü gibi, tıp ile tütün arasındaki 500 yıllık ilişki başlangıçta bugün olduğu gibi düşmanca değildir. Tıp, tütünü önce büyük bir coşku ve hayranlıkla karşılamış, 19. yüzyılın başında yavaş yavaş olumsuz yanlarını görmeye başlamış , 20.yüzyılda ise ilişki bir daha asla barışamayacakları hasmane bir noktaya gelmiştir. (3)

 

Türk gibi tütün içmek

17. yüzyıl başlarında İngiliz, Venedik ve İspanyol gemiciler aracılığıyla Osmanlı topraklarına giren ve giderek yaygınlaşan tütün karşısında Osmanlı’nın ilk tepkisi yasaklamak olmuştur. Yasaklamaların daha büyük bir baskıya dönüştüğü dönemse bilindiği gibi kendisi de tütün tiryakisi olan IV. Murat dönemidir ve binlerce insan tütün nedeniyle öldürülmüştür. Baskı ve yasaklamalarla tütünün üretilmesi ve tüketilmesine engel olamayan Osmanlı, çareyi tütünden vergi almakta bulmuştur.

s_b03.jpg

Osmanlı’nın borçlarını ödeyemez duruma düşmesi nedeniyle, 1881-1924 yılları arası tütünün üretimi ,denetimi ve ticareti üzerinde imtiyaz sahibi olan Reji Şirketi, bu imtiyazı almasının gerekçelerinden biri olarak da Türklerin tütüne olan düşkünlüklerini göstermektedir. Osmanlı imparatorluğunda kişi başına tütün tüketiminin çok yüksek olduğu -kişi başına yılda 937 ile 1500 gr arası olduğu tahmin ediliyor- Reji taraftarlarınca her fırsatta dile getirilmiştir. İftar topu atıldığında Müslüman işçilerin oruçlarını tütün içerek açmaları, erkeklerin yanı sıra kadınlar ve çocukların da tütün içmeleri, Rejinin tütüne gözünü dikmesinin gerekçelerinden biri olmasının yanında; (4) Avrupalılar arasında “Türk gibi tütün içmek” deyiminin oluşmasına ve giderek yaygınlaşmasına neden olmuştur.

 

Avrupalı entelektüeller tütünle ilk tanıştıklarında, zihinsel faaliyetleri hızlandırdığı gerekçesiyle ona tutkuyla bağlanmışlardır. Goethe ise tütün karşıtıdır ve bu konuda bambaşka düşünmektedir. “Tütün, diyor, insanı aptallaştırır, düşünmeyi ve yazmayı engeller. Zaten tütün aylaklar içindir, canı sıkılan, hayatlarının üçte birini uyuyarak, üçte birini yiyip içerek ve gerekli gereksiz başka işler yaparak ziyan eden ve daima vita brevis deyip durmalarına rağmen kalan son üçte birle ne yapacaklarını bilemeyen insanlar içindir. Böylesi tembel Türkler için pipolarla sevgi dolu bir ilişki içinde olmak ve havaya savurdukları dumana zevkle bakmak akıllıca bir eğlence, çünkü vakit geçirmelerini sağlıyor..”(3) Goethe’nin söylediği kırıcı sözler bir yana bırakıldığında, Türkleri tütün içmekle özdeşleştirdiği görülmektedir ki, bu Avrupalılar arasında ortak ve yaygın bir kanıdır. Anadolu insanı tütünü aşırı tüketmesi ve sevmesiyle isim yaptığı gibi ürettiği tütünlerle de meşhur olmuştur. Anadolu insanı gibi Anadolu toprakları da tütünü sevmiştir.

 

Damak tadı değiştiriliyor.

Dünyada pazar olanağı sağlayan tütün türleri Oriental, Virginia ve Burley tütünleridir. Ülkemizde yetiştirilen tütünler Oriental tipi tütünlerdir ve bunlara şark tipi tütün de denmektedir. II. Dünya Savaşına kadar Avrupa ülkelerinde tüketilen sigaraların %90 ‘ı oriental tütünden yapılmış sigaralardan oluşuyordu. Savaş yıllarında Amerikan askerleri aracılığıyla Virginia ve Burley tütünlerinin ağırlıklı olduğu Amerikan harmanı sigaralar yaygınlaştırılmaya çalışıldı.(5) Bu bilinçli bir politikaydı ve amaçlanan Avrupalı tiryakilerin damak tadını değiştirmekti. Bu amaçla, Amerikan uçaklarının Avrupa’ya attığı yardım paketlerinde, Amerikan harmanı sigaralar da çıkıyordu. Savaş sonrasında da bu politika devam ettirildi. Avrupa ülkelerinin birçoğuna çok ucuza veya bedava tütün ve sigara verilerek Amerikan harmanı sigaralar yaygınlaştırıldı. Örneğin iki yıl süreyle Marlboro sigarası Almanya’da bedava dağıtıldı.(5)

 

Üç şirket dünya pazarına göz dikiyor..

1965 yılına kadar ülkelerin neredeyse tamamına yakını tütün ve sigara üretimini ve ticaretini kendi ulusal devlet tekelleri aracılığıyla yaparak kontrol altında tutmaktaydılar. 1960’lı yılların ortalarından itibaren bağımlılık yapıcı özelliği gizli olarak kuvvetlendirilmiş sigaralar dünya pazarlarında görülmeye başladı. Bu değişikliklerin nikotin bağımlılığı temelinde yapıldığı bugün kanıtlanmış durumdadır. Ürün olarak niteliği değiştirilen sigaralar; içe daha kolay çekilmekte, nikotini akciğerler yoluyla kana daha hızlı ve etkili dozda ulaştırmakta, daha kuvvetli ve sönmeye dayanıklı bir yapıya kavuşmaktadır. Düşük zifirli, düşük nikotinli sigaralar olarak da mild (yumuşak) ve light (hafif) gibi yanıltıcı sıfatlarla ve insan sağlığına daha az zararlı sigaralar olarak tanıtılarak pazarlanmışlardır. Hedef kitle çocuklar ve kadınlardır.

pm_logo_white.gifBu sigaraların üretilmesindeki öncü şirket Philip Morris’tir. Diğer Amerikan şirketi R.J. Reynolds ve bir İngiliz Şirketi olan British American Tobacco (BAT) açılan bu yolda yürürler ve bu üç şirket 35 yılda dünya pazarının üçte ikisini ele geçirir. Sadece Philip Morris’in 2005 yılı net geliri 98 milyar ABD dolarıdır. (6)

İtalya, Fransa, Avusturya ve Türkiye , 1974 yılına kadar bu üç büyük dev şirketin resmi olarak pazarına giremediği dört ülkeydi. 1974 yılından sonra Türkiye hariç bu ülkelerin pazarlarına girmeyi başarmışlardı. Sıra Türlogo_jti.gifkiye ‘ye gelmişti. (5)

 

Dev sigara şirketlerine Türkiye pazarının kapıları açılıyor…

Türkiye’yi yönetenlerin şaşılacak biçimde çok uluslu dev sigara şirketlerine ülke pazarını açmakta çekimser davranmaları belki de geçmişte acılarla dolu Reji döneminin yaşanmış olmasının bıraktığı derin izlerdi. Tabi ki, burada 70’li yılların toplumsal muhalefetinin belirleyici özelliğini unutmamak gerekir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir