Ayvalık'ta balıkçılık

bassayfa10Geçen ayki sayımızda ayrıntılı biçimde ele alacağımızı duyurduğumuz Ayvalık ve yöresinde balıkçılık konusu, sandığımızdan daha karmaşık ve acil çözümler bekleyen bir sorunlar yumağına dolandırdı bizi. Yaptığımız söyleşiler ve araştırmalar sonucunda gördük ki ‘Ayvalık’ta Balıkçılık’ konusu sandığımızdan derin ve çok boyutlu imiş. İşitip öğrendiklerimizi sizlerle paylaşmak istedik.

Ayvalıklı balıkçılar açısından öncelikli konu trata yasağı ise de bu sadece meselenin yüzeyde görünen kısmı. Dibe doğru indikçe suyun da bulandığı, kurallara uygun avlanmayan fakat “arkası sağlam” gırgırcılardan tutun da deniz dibinde canlı bırakmayan trollerin acımasızca yol açtığı balık kırımına, kaçak avlanmaya, kaçak dalmaya, denetimin yetersizliğine, kirliliğe, tek dönemli av yasağı uygulamasına ve devlet düzeyinde cehalete kadar meselenin çatallana çatallana yol aldığı görülüyor. Ama sonunda varılan saptamada balıkçılar da yetkililer de hemfikir: Bu sadece bir yerel yönetim sorunu değil. Ülkenin bütün kıyılarında farklı şiddette yaşanan sorunlar, “üç yanı denizlerle çevrili bir kara parçası” olan Türkiye’de hâlâ bir denizcilik bakanlığının ve denizcilikle ilgili ciddi bir politikanın olmayışından kaynaklanmakta. Ayvalık bütünün bir parçası sadece. Çarpık kentleşme, işsizlik, bilinçsiz tüketim ve yağma kültürü madalyonun bir yüzüyse, öteki yüzde tarımdan hızla kopan, denizi de tüketmiş, ona yabancılaşmış, hangi kapıyı çalacağını bilemeyen çeşitli toplulukların “mağdur” söylemi çeşitleniyor. Onların yaktığı ağıt, duymak istemeyen kulaklara hiçbir şey anlatmadığı gibi, ortaya çıkan karanlık resim görmek istemeyenlere bir şey ifade etmiyor. Ama belki daha da üzücü olanı, bütün bu söylemi dillendiren herkesin tek tek resimde tuttukları yerin farkında olmayışları ve ısrarla resmin dışında durduklarını sanmaları.

Şimdi yeniden ve adım adım başa dönersek…

trata trata…

Ayvalık’ta balıkçılık, trata yasağının ötesinde, aşırı ve yanlış avlanma, av yasaklarındaki yanlış uygulamalar, denetim zorlukları, deniz kirliliği, tabiat parkının varlığı gibi birçok nedenden ötürü bir çıkmaza girmiş görünüyor. Bu dosyayı hazırlama düşüncesini doğuran trata yasağı bile, tek başına, büyük bir tartışma kaynağı. Konuya yabancı olanlar için açıklarsak, trata, dip sürütmeli ağlarlar yapılan bir balıkçılık türü. Demersal tür denilen dip canlılarını, mesela sardalye, papalina, mezgit, barbun, bakalorya, kalamar gibi canlıları eskiden beri ve trolden önce bu yöntemle avlarmış balıkçılar. Bunun çeşitlemeleri de var ama özellikle Cundalı balıkçılar, dededen kalma bir avlanma şekli olduğu ve ellerinde işsiz bekleyen 45 civarında trata teknesi bulunduğu için trata ile avlanmada ısrarlılar. Cunda’daki Su Ürünleri Kooperatifi bünyesinde ciddi bir örgütlü dayanışma sergiliyorlar ve İtalyancada adım adım ilerlemek anlamına gelen trata kelimesine uygun şekilde, yasağı kaldırmak için adım adım ilerleyeceklerini hatta gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gideceklerini belirtiyorlar.

“Komşuda var bize yasak”

Bakanlık yetkililerinin verdiği bilgiye göre, trata ile avlanma 2000 yılında tüm Türkiye’de yasaklandıysa da ek sirkülerler aracılığıyla 2008 sonuna kadar Ayvalıklı balıkçılar için yasak ertelendi. Ancak bu yıl, Ayvalıklı balıkçılar için umutların tamamen tükendiği bir yıl oldu. İlçe tarım Müdürü Nurullah Erdoğan’ın ifadesiyle söylersek “O konu tamamen kapandı.” Yani, av yasağının başladığı 15 Mayıs tarihinden itibaren Ayvalıklı balıkçılar için trata tamamen yasaklanmış durumda. Ayvalık Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Mesut Yıldız, yasağa gerekçe olarak AB’ye uyum düzenlemelerinin gösterildiğini, AB üyesi ülke olan Yunanistan’da tratanın yasak olmadığını ifade ediyor. Buna karşılık, ismini aldığı İtalya’da tamamen yasaklanmış, Yunanistan zaten tratayı halihazırda kullanan tek AB ülkesi. Tarım İlçe Müdürlüğü’nden aldığımız bilgilere göre ise, trata yasağının AB ile hiçbir ilgisi yok. Tek neden, deniz dibinin taranmasıyla yapılan bu avcılığın sivil toplum örgütlerinin tepkisini çekmesi. Öte yandan, tratanın denize ne ölçüde zarar verdiği konusunda hem olumlu hem olumsuz görüş bildiren bilim insanları var. Bazıları geniş delikli ağların değil denize zarar vermek balık tutmada bile güçlük çıkardığını ifade ederken, kimileri küçük balıkların sığınağı konumundaki kıyılarda trataların dibi bozarak kum çölleri oluşturduğunu savunuyor. Hepsinin birleştiği nokta ise, gırgır ve trollerin daha zararlı olduğu.

Trataların aksine derin sularda avlanan gırgır ve troller, büyük ölçüde, yanlış ve kaçak avlanmaları yüzünden denize zarar veriyorlar. Özellikle, gelişmiş teknolojik aygıtlar aracılığıyla büyük çapta avlanan ve çok sayıda balığı da denizde ölüme terk eden, ancak ekonomik ve siyasal güçleri nedeniyle engellenemeyen gırgırlar, konuyla ilgili olarak görüştüğümüz her merci tarafından eleştiriliyor. İlçede denetimi sağlayacak yeterli personelin ve teçhizatın olmaması da, işleri zorlaştırıyor.

Tek tip av yasağı uygulaması

Öte yandan, av yasağının bütün ülkede 15 Mayıs-15 Eylül arası uygulanması da bir başka sorun. Egeli balıkçılar ve bu sularda uygulamalı akademik çalışma yapan bilim insanları, balıkların farklı üreme dönemleri olduğunu, bu nedenle de Tarım Bakanlığının bu çeşitliliği göz önünde bulundurarak her denize göre farklı yasak dönemleri getirmesi gerektiğini savunuyorlar. Kimileri, hiç değilse iki dönemli bir av yasağının sorunu biraz hafifleteceği görüşünde. Özellikle kışın üremeye yatkın olan sardalyenin yazın değil de kışın avlanmasına izin verilmesini hiç anlayamadıklarını belirtiyorlar. Ayvalıklı balıkçıların bu konudaki yarası, Midilli’den gelen ve Ayvalığa kasa kasa papalina ve kalamar getiren Midillili balıkçı teknelerini gördükçe daha da depreşiyor. Çünkü onlar kahvelerde vakit öldürürken komşu, onlara yasak olan yaz aylarında rahat rahat avlanıyor.

Yok sayılan tabiat parkı

Konunun Ayvalık açısından bir başka boyutu da, henüz uygulamaya geçirilmemiş olsa da resmen mevcut olan Tabiat Parkı statüsü.. Ayvalık Adaları Tabiat Parkı sınırları içinde yer alan deniz kesiminde, her türlü sürütme ağı ile su ürünleri avcılığı yapılması resmen yasak. “Denizaltı flora ve faunası açısından farklılık arz eden balıkçılık faaliyetlerine kapalı alan” olarak tanımlanan kesimlerde hiçbir türde balıkçılık faaliyetine izin yok. Yasağa, gece ışık ve zıpkın ile yapılan sualtı avcılığı da dahil. Gece zıpkınla avcılık, tabiat parkından bağımsız olarak da zaten yasak. Ancak denizimizin derinlikleri, çarpık bir turizm anlayışı sonucunda ve doymaz para hırsı nedeniyle, ne yazık ki kentli zenginlerin zevkine sunuluyor. Ayvalık’ın eski balıkçıları, “işsizliğin gözü kör olsun” diyerek, kimi gençlerin üç-beş kuruş karşılığında memleketlerinin kaynaklarını, üstelik suç olduğunu bile bile, sattıklarından yakınıyorlar.

Yaptığımız bu uzunca girizgâh, konunun farklı boyutlarını kısaca sergilemek içindi. Bundan sonraki sayfalarda, deniz-balık-insan üçlüsünü kendine bir şekilde mesele ve iş edinmiş insanlarla yaptığımız görüşmelerin, söyleşilerin, yazılı belge ve metinlerde sürdüğümüz izlerin birer dökümünü bulacaksınız.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir