Dünya Ticaret Örgütü ve uluslararası su tekellerinin emirleriyle şubat ayında çıkarılan yasa ile gerek şehirlerdeki gerekse kırlardaki su kaynaklarının özelleştirilmesi süreci başladı. Bahane belli “suyun iyi idare edilmesi”. Buna göre özelleştirme şehirlerde belediyeler kırlarda ise sulama birlikleri eliyle (ve il özel idareleri eliyle) yürütülecek.
Bu konuda en güzel örnek Meksika. Meksika’da hükümet suyu özelleştirir ve bir şirkete satar. Bunun sonunda şirket suya büyük zamlar yapar. Halk su kullanamaz olunca çatılarına bidon koyup yağmur suyu toplamaya ve onu kullanmaya başlar. Şirket buna da tahammül edemez hükümete baskı yapar ve “çatılara kap konmasını yasaklayan” bir yasa çıkarılmasını sağlar.
Önümüzde Türkiye’nin de benzer bir süreci yaşayacağına kuşku yok.
Mesela “su sertifikası” meselesi. Diyelim ki patlıcan ürettiniz ve pazarda satıyorsunuz. Bir yetkili gelip “su sertifikası” isteyecek. “Yani sen bu patlıcanı hangi suyla yetiştirdin ?” diyecek. Bunun için tarlanızın civarında hangi şirket su hakkına sahipse ondan belge alacaksınız.