‘Gırgırcılar Ankara'da kayırılıyor’

sl740980

Trata neden yasak?

Trata dip sürütme yöntemiyle balık avlar. Ama biz trol gibi ince ağla değil, bayağı iri gözenekli ağla çalışırız. Bizim ağlarımızdan balık kaçabilir, balığı telef etmeyiz. Dibi kazımayız. Bunu yapan troldür. Bize dediler ki: Avrupa Birliğine uyum yasası gereği tratayı yasaklıyoruz. Ayvalık’ta yaklaşık 45 trata teknesi var. Körfezde 75 civarında. Eskiden ağı elle çekerdik, şimdi makarayla çekiyoruz. Bu bizim dede mesleğimiz, Trata İtalyancadan gelme bir kelime. Girit’ten bize bir şekilde gelmiş. İtalya artık trataya izin vermiyor ama Yunanistan’da hâlâ serbest. Toplantıda bunu söyledik. Onlar da kaldırma kararı almış ama ruhsatı teslim edersen 200 bin avro vereceğim diyor balıkçıya hiç değilse. Biz gerçi istemiyoruz para filan, biz tratacılığa devam etmek istiyoruz. Asıl gırgırın yasaklanması lazım.

Ayvalık’ta kaç gırgır teknesi var?

Bir tane var, o da Kardeşler’in. Türkiyede 1200 gırgır var. Buraya dışarıdan çok geliyor. Karadeniz’den, Beykoz’dan, Dikili’den.

Gırgır teknesi denizin içine akım vererek balığı şoklar ve balığı istediği yere yönlendirir. Akım bütün balıkları patlatır. Buraya gırgır gelmeden önce yüzlerce ton sardalye vardı. Son iki üç yıldır buradalar. Bunlara sadece dönem yasağı var. Bunlar gece ışıkla avlanır. Işık avlığında 8000 volttan fazlasına izin yok ama bunlar 10 tane 8000 voltluk ampul yakıyorlar. Güçlü voltajla denizin dibindeki yengeci bile su yüzüne çıkartıyorlar. Hiç acıma yok. Sinoplu, İstanbullu, Karadenizli bunlar. Sonar sistemi ve ışıkla bu gırgırlar balığı istedikleri yere çekerler. Dikili’den ışığı yakar, Midilli açığına kadar yönlendirir. Bu radar sistemi Japonya’da yasak, onlar bulmuş ama kendi ülkelerinde kullanımını yasaklamışlar. Mesela trole gelelim… Bir trol teknesinin verdiği zararı yüz trata teknesi veremez. Deniz patlıcanı vardır, bilir misiniz, denizdeki kumu temizler. Dipte yaşar, zemine yapışır, kendini zemine gömer. Bunu bile dipten kazıyıp Japonya’ya ihraç ediyorlar.

Şimdi av yasağı var, ne yapıyorsunuz?

Ne yapalım, oturuyoruz.

Bakın Yunanistan’dan tekne geliyor, Midilli’den, bak şu gelen teknede tır var, hamsi, papalina, sardalye var. Onların yasağı kışın başlıyor. Bizim avlandığımız zaman onlara yasak. Asıl doğrusu onların uyguladığı yasak dönemi. Biz şimdi oradan ithal ediyoruz papalinayı da sardalyeyi de. Ama deniz aynı deniz. Onlara yasak değil, bize yasak. Halbuki balık ocakta yağlanır. Esas yasak ocaktan nisana kadar olmalı. Çünkü balık o zaman havyarlanır.

Bu kararları hangi merci alıyor?

Bizde zaten bütün mesele bir Denizcilik Bakanlığı olmamasından çıkıyor. Ankara’da Tarım Bakanlığına bağlı bir müsteşarlık var. Ne alaka? Onların toplantılarına katılıyoruz. Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü var, Tarım ve Köyişleri’ne bağlı. Balıkçılıkla ilgili kararları onlar alır. İki yılda bir danışma kurulu toplantıları oluyor. Danışma kurulundaki üyeler zaten gırgırcı. Türkiye’nin her yerindeki Kooperatifler Birliğinden ve onların himayesindeki kooperatiflerden insanlar geliyor bu toplantılara. Bu birliğin de bir üst birliği var. Su ürünleri Kooperatifleri. Cunda Balıkesir’dekine bağlı. Balıkesir, merkezi birliğe bağlı. Merkezi birlikler her iki yılda bir denizdeki yasaklarla ilgili alınan kararları bildiriyor. Üniversite araştırmacıları da katılır toplantılara, raporlar sunarlar. Sirküler orada yayınlanır. Koruma Kontrol karar alırken bize de danışır, biz fikrimizi belirtiriz. Ama onlar üniversite araştırmacılarını daha çok dinliyorlar. Onlar büyük balıkçı gırgırları kayırıyorlar.

Nasıl kayırıyorlar?

Tarım İlçe Müdürlüğüne bağlı Koruma Kontrol var, denizdeki denetimi yapması gereken birim bu. Ama botları görev yapmıyor. Sahil güvenlik de iyi çalışmıyor.

Yerel yönetimlere, kooperatiflere yetki devredilmeli. Bu işler yerinde çözülmeli. Hele Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla olacak iş değil. Bu işi bilmiyorlar.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir