Deniz dibini kazımak katliamdır

tas 083

Ayvalık denizinin özellikleri nelerdir?

Ayvalık adaları ve çevresinde deniz dibi hayvansal ve bitkisel canlı türleri bakımından çok zengindir. Ancak son yıllarda bilinçsiz avlanma, dip sürütme ağlarının kullanımı ve deniz kirliliği neticesinde, dip yapısı bozuldu, balık nesli giderek küçüldü, bazı türler azaldı ya da yer değiştirdi. Ayrıca bilimsel bir çalışma yapılmamasına karşın görsel olarak tespit ettiğimiz kadarıyla, oksijen oranlarının düşmesine neden olan yayılımcı yosunun 20-50 metre derinliklerde yayıldığı görülüyor.

Ege Denizi’ndeki balık avcılığında en tehlikeli yöntem sizce nedir ve önlem olarak ne yapılmalıdır?

Bölgemizde durum çok hızlı bir şekilde kötüye gidiyor. Karadeniz’den gelen gırgırlar nedeniyle Ege sardalyesinde bir kırılma yaşanmakta. Sadece sardalye mi? Kupa, uskumru, kolyoz, istavrit, lüfer… Daha birçoğu… Ayrıca troller, bentik habitatları, çok geniş deniz çöllerine çevirdiler. Dip sürütme ağları, deniz yatağını kazıyarak gelişmesi ve oluşması binlerce yıl sürmüş olan zengin toplulukları birkaç saat içinde çamurla kaplı hayalet alanlara dönüştürüyor.

Diğer yandan, trol ve benzeri ağlarla yakalanan balıkların sadece beşte biri ticari amaçla değerlendiriliyor. Bunun dışında, hedef dışı avlanan türler, istenmeden yakalanan, ıskarta olarak ayrılan, ölü veya canlı tekrar denize atılan balıklar var. Bunlara bir de, trol ve gırgır ağlarından kurtulan ancak yaralanmış ve ölümü muhtemel olan balıkları ekleyin! Dile kolay geliyor anlatırken ama, dünya genelinde yaklaşık 20 milyon ton canlı bu şekilde zarar görmekte… Çok geç kalınmadan, bilinçsiz avcılığın önlenmesi, yasadışı trol ve dip sürütme ağlarının engellenmesi, dalış turizminin geliştirilmesi, deniz çayırlarının korunması ve buna bağlı olarak tür çeşitliliğini artırılması gerekiyor.

Tratayla ilgili neler söyleyeceksiniz?

Dip sürütme ağlarının verdiği zarar açık sularda da, kıyı sularda da aynı. Özellikle kıyı bölgelerdeki tahribat son derece tehlikeli boyutta. Deniz çayırları balıklar için büyük öneme sahiptir ve bunlar denizin akciğerleridir, ama maalesef deniz çayırları büyük tahribata maruz kalmakta. Sorunuzu cevaplarsam, karasularımızda dip sürütme ağları, yani trol ve trata ile yapılan avcılıkla ilgili her yıl düzenlemeler yapılıyor. Tüm karasularımızda yasaklanmış olan trata ile yapılan avcılık bölgemizde bu yıl yasaklandı. Bu uygulamayı ve yasağı dernek olarak destekliyoruz. Ancak trata ile avcılık yapan balıkçılara haksızlık yapıldığını da düşünüyoruz. Bakanlık bu arkadaşlarımızı finanse edecek ya da iş değiştirmelerini sağlayacak hiçbir girişimde bulunmadı. Zaten balıkçılık son dönemde can çekişmekte. Bunun üzerine, alt yapısı hazırlanmamış bir yasak getirildiğinde küçük balıkçının mağdur olması kaçınılmaz. Kısacası, yasak kararı doğru olmakla birlikte uygulama şekli yanlıştır.

Bölgemize özgü papalina balığını artık pek göremeyeceğiz o zaman?

Zaten papalina ayrı bir tür değildir. Sardalyenin yavrusudur. Bu konuda her türlü araştırmayı yaptırdık.

Peki, denizlerimizde kaybettiklerimizi geri döndüremez miyiz artık?

Her şeye rağmen deniz ortamının yapısı, kendi kendine bırakıldığında toparlanabilir bir özelliğe sahip. Örneğin, karasal ortamda ormanın yanması veya kesilip yok edilmesi, o ekosistemin çok uzun yıllar çökmesi veya yok olması demektir. Deniz ortamındaysa durum biraz daha iç açıcı. Besin ağının temeli olan fitoplankton yıllarla değil günlerle kısıtlanmış bir ömre sahip. Besin ağının üst kesiminde yer alan balıklar genelde birkaç yıl yaşamakta. Bazı derin deniz balıkları ise on yıllarca yaşayabiliyor. Yani, deniz toplulukları on yıllık zaman ölçeklerinde doğa ve insan baskısına çok daha kolayca uyum sağlar gibi görünüyor. Yeter ki, biz insanlar onlara bu şansı verelim.

Ancak biz, ülkemizdeki ve bölgemizdeki şartları da göz önüne alırsak, balık stoklarının geleceği konusunda oldukça kötümseriz. Biz, balıkçılar ve ilgililer, ilk olarak ekolojiyi koruma yolunu seçersek, o zaman bu kötü son olmayacaktır. Fakat biz, şu ana kadar yaptıklarımıza devam ederek bindiğimiz dalı kesmeyi inatla sürdürürsek, ciddi sorunlarla karşılaşacağız demektir. Emin olduğumuz bir şey var ki, böyle devam ederse, ülkemizi çeviren bu suların ve denizlerin korunmasına inançla yardımcı olmadığımız takdirde, şu anda ürettiğimiz bütün deniz ürünlerini sadece resimlerde göreceğiz.

Ayvalık Deniz Emekçileri ve Su Ürünleri Derneği olarak siz, bu kirlilik ve bozulmayla ilgili neler yapıyorsunuz?

Kirlilik konusu çok detaylı bir konu. Zaten küresel bir kirlilik mevcut ve artmakta. Ancak duruma bölgesel olarak bakarsak öncelikle Ayvalık limanında, sirkülasyonu güneyden de sağlayacak bir kanal projesi hayata geçirilmeli; döşeme yol menfez sayısı çoğaltılmalı, döşeme yolun bir kısmında köprü yapılmalı. Diğer yandan, denize sintine basılması, kış aylarında gırgır teknelerinin gelmesiyle ciddi bir kirlilik yaratmakta. Kanalizasyon kaçaklarının önlenmesi konusunda daha kalıcı projeler üretilmeli. Dernek olarak geçtiğimiz senelerde Kent Konseyinde bu konularla ilgili çözüm önerileri sunduk. Hâlâ her platformda neler yapabileceğimizi tartışıyoruz. Ama maalesef sadece tartışıyoruz. Öncelikle toplumun, hatta bireyin bu konuda duyarlı olması gerekiyor. Bu da bireyin çevreye bakış açısıyla doğru orantılı. Belli bir çevre bilincine ulaşmış bir toplumda örgütler daha verimli çalışmalarda bulunabilir. Bizim de ilk amacımız, mesleki faaliyetlerimiz sonunda bu bilinci kazandırabilmek.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir